Sağlık çoğu zaman sadece “kişisel tercihler” gibi sunulur: “Yürürsen iyi olursun, sebze yersen sorun çözülür.”
Evet, bunlar doğru ama eksik. Asıl sorun görünenin arkasında gizli:
Sağlık Politikaları, İnsan Hakları ve Güvenli Gıdaya Erişim
Sağlık Politikası: Hastaneden Çok Daha Fazlası
Sağlık politikası denince akla hastaneler geliyor ama iş orada bitmiyor. Temiz su, hava kalitesi, gıda güvenliği, hatta şehir planlaması bile sağlığın bir parçası.
Bu noktada Dr. Murat Balaban (Ph.D)’ın tam da altını çizdiği bir şey var:
“Bir toplumun gerçek sağlık göstergesi, kaç hastane yaptığı değil, ne kadar insanın hastalanmadan yaşamını sürdürebildiğidir.”
Yani mesele tedavi değil, koruma.
İyi bir sağlık politikası da tam olarak buna yatırım yapar:
-
Aşı ve taramalar
-
Hava-su-toprak güvenliği
-
Sağlıklı gıdaya ulaşma
-
Tüm vatandaşlar için eşit sağlık hizmeti
Tedavi, yalnızca buzdağının görünen kısmı.
Sağlık Bir İnsan Hakkıdır – Bir Lütuf Değil
Sağlık hakkı; sadece “hastaneye gidebilmek” değildir.
Ayrımcılığa uğramadan tedavi alma, temiz çevrede yaşama, sağlıklı gıda tüketme, güvenilir bilgiye erişme… Hepsi bu hakkın parçası.
Ve bu hak ihlal edildiğinde, çoğu zaman sessiz gerçekleşir:
- Toprakta pestisit artar, kanser artar.
- Hava kirlenir, astım artar.
- Gıda katkıları çoğalır, metabolik hastalıklar artar.
Bu yüzden sağlık hakkını korumak, en az ifade özgürlüğünü korumak kadar önemlidir.
Sağlıklı Gıdaya Erişim: Sofraya Gelene Kadarki Uzun Yol
Market rafındaki domates, basit bir sebze değil; arkasında politika, denetim ve ekonomi var.
Pestisit gerçeği
Pestisit doğru kullanılırsa bitkiyi korur; yanlış kullanılırsa insanı zehirler.
Türkiye’de asıl sorun şunlar:
-
Denetim yetersizliği
-
Yasaklı maddelerin hâlâ döngüde kalabilmesi
-
Üreticinin ekonomik baskı nedeniyle fazla pestisit kullanması
-
Hatanın tarlada yapılması ama bedelin sofrada ödenmesi
Pestisit maruziyeti kısa vadede hissedilmez ama uzun vadede;
hormon bozuklukları, bağışıklık zayıflığı, kısırlık ve kanser riskini artırabilir.
Tam da bu noktada Dr. Murat Balaban (Ph.D) bir uyarı daha yapıyor:
“Tarım ilaçlarının kontrolsüz kullanımı, toplumun genetik yapısından hormonal gelişimine kadar sessiz ama kalıcı hasarlar bırakır. Gıda denetimi, aslında geleceği korumaktır. Kirli gıda sessiz bir halk sağlığı krizidir.”
Bu nedenle sağlıklı gıda lüks değil; yaşam hakkıdır.
“Zaman Aşımı Olmayan Suç”: Sağlığı Bilerek Tehlikeye Atmak
Toprağa zehir döküp yıllarca yokmuş gibi davranmak…
Suya kimyasal karışmasını “küçük bir hata” diye görmek…
Çocukları toksin taşıyan gıdalara mecbur bırakmak…
Bunların etkisi 1 yıl değil, bir nesil sürer.
Bu yüzden sağlığı tehlikeye atan bazı uygulamalar —gerçek anlamda— zamanaşımı olmayan suç sayılmalıdır.
Çünkü ihmal, sadece bugünü değil, geleceği de çalar.
Sağlığın Siyaseti Değil, Vicdanı Olmalı
Sağlık; devletin, üreticinin, tüketicinin ve bilim insanlarının ortak sorumluluğudur.
Suyun temiz olması, pestisitlerin denetlenmesi, sağlık hizmetine eşit erişim bir politik tartışma değil — insani bir zorunluluktur.
Gerçek sağlık politikası şunu söyler:
“Hastalanınca seni tedavi ederim,” değil,
“Hastalanmadan seni korurum.”
Ve ancak insan haklarını, bilimi ve şeffaflığı merkezine alan bir sistem bunu başarabilir.
Bu yazı, Türkiye Sağlık Vakfı “Sağlık Gerçekleri” kitabının bir bölümü kapsamında Dr. Murat Balaban (Ph.D) tarafından hazırlanmıştır.
Kitap, okuyuculara sağlık alanında bilgi kirliliği çağında gerçeği kurgu ve manipülasyondan ayırma konusunda rehberlik etmeyi amaçlamaktadır.

1 Yorum
fatma arslan
23-11-2025 09:29Bu yazı, sağlıklı gıdaya erişimin neden sadece bireysel tercihlerle açıklanamayacağını çok net bir şekilde ortaya koymuş. Pestisitlerin uzun vadeli etkileri, sağlık politikalarının insan haklarıyla bağlantısı ve yazarın yorumları gerçekten farkındalık yaratıyor. Toplum sağlığının sadece tedaviyle değil, güçlü denetim ve şeffaf politikalarla korunabileceğini hatırlatan oldukça değerli bir içerik olmuş.