Dr. Arda'nın kıyafetlerine sinen dezenfektanların steril kokusu, hastanenin duvarları arasında her gün tanık olduğu yaşam ve ölümün sürekli bir hatırlatıcısıydı. Ama bu gece, koku özellikle boğucu hissettiriyordu. İnce saçlarının arasından elini geçirdi, çalışma odasının loş ışığı gözlerinin etrafında oluşmuş ince çizgileri aydınlatıyordu. Oldukça kalın bir dava dosyası bir kağıt yığını halinde önünde duruyordu. Verilecek karar sadece Dr. Emre için değil, aynı zamanda tüm sistem için emsal bir karar olacaktı.
Dr. Arda mesleki defansif duygularından sıyrılarak tüm objektifliğiyle dosyayı incelemek üzere kendini konsantre olmaya zorladı.
Hayata çok erken yaşta veda eden altı yaşındaki küçük Ayşe’ye ilişkin bu dava uzun zamandır kafasını meşgul ediyordu.
Hatalar ve Sonuçlarıyla Yüzleşmek
Mahkeme sonunda kararını vermişti. Onu ilk gören acil servis doktorları Dr. İsmail ve Dr. Mehmet beraat etmişti. Çocuk cerrahı Dr. Emre, taksirle adam öldürmekten suçlu bulunmuştu. Ayşe'nin davası hastane koridorlarında sürekli konuşulan bir konu haline gelmişti, hayatın kırılganlığını ve hepsinin taşıdığı sorumluluk yükünü sert bir şekilde hatırlatıyordu.
Arda, Ayşe'nin vakasıyla doğrudan ilgisi olmasa da geceyi canlı bir şekilde hatırlıyordu. Çok yoğun bir nöbetti. Hastanedeki hava oldukça stresliydi. Ayşe karın ağrısı ve kusma şikayetleriyle hastaneye gelmişti. Acil servisin asistan doktoru Dr. İsmail onu muayene etmişti. Bunu üst solunum yolu enfeksiyonuna bağlamış, bazı ilaçlar yazarak onu eve göndermişti.
Küçük Ayşe; iki gün sonra tekrar hastanedeydi. Bu sefer, bir diğer acil servis doktoru olan Dr. Mehmet de İsmail'le aynı fikirdeydi. Bir yandan bazı testler yapıp ağrısını hafifletmeye çalışırken nöbetçi çocuk cerrahı Dr. Emre'yi aradılar. İfadelere göre, Emre onlara ağrı kesici vermelerini ve semptomları azalırsa onu eve göndermelerini söyledi. Öyle yaptılar. Ayşe tekrar eve gitti ve bir daha asla iyileşemedi.
Ertesi gün Ayşe kritik durumda geri döndü. Hemen ameliyata alındı, karnı enfeksiyonla savaş alanına dönmüştü. Delinmiş bir apandisit ve peritonit. herşey için çok geçti. Ameliyat masasında öldü.
Mahkeme, delilleri ayrıntılı olarak inceleyerek kararını açıkladı. Tıbbi raporlar, doktorların ifadelerindeki tutarsızlıklar, Dr. Emre'nin Dr. Mehmetl'e yaptığı çok sayıda aramayı gösteren cep telefonu kayıtları. Adli Tıp Kurumu raporları en suçlayıcı olanlar arasındaydı, Ayşe'nin akut batın belirtileri gösterdiğini ve acilen hastaneye yatırılması ve ameliyat olması gerektiğini, bunun da hayatını kurtarabileceğini açıkça belirtiyordu.
Dr. Arda iç çekti, elini tekrar belgenin üzerinde gezdirdi. Dr. İsmail ve Mehmet'in savunması, pediatrik akut batın teşhisi için uzmanlığa sahip olmadıkları argümanına dayanıyordu. Yanlış tedavi tavsiyesi veren Dr. Emre ile iletişime geçtiklerini iddia ettiler. Bakanlık, açıklamasında, bir acil servis birimine birden fazla doktor atandığında sorumluluğun, ilk muayeneyi yapan ve taburcu kararı veren ve adını hastanın özetine giren ilgili hekime ait olduğunu belirtmişti. Bu, İsmail ve Mehmet'i hukukun gözünde akladı.
Ancak Arda, müşterek başarısızlık hissinden kurtulamıyordu. Acil servisin kaotik ortamında, özellikle yoğun gecelerde, bazen ayrıntıların atlanabildiğini, zorunlu olarak prosedürlerin aceleye getirilebileceğini ve iletişimin her zaman net olmayabileceğini biliyordu. Doktorların üzerindeki baskıyı, sistemin sınırlamalarını düşündü. Ancak tüm bu zorluklar, onları hastalarına karşı sorumluluklarından kurtarmıyordu.
Trajedi önlenebilirdi!
Dr. Emre suçlu bulundu, ama tek sorumlu o değildi. Mahkeme, nihayetinde Dr. Emre'nin yanlış tavsiyesinin uygunsuz tedaviyle sonuçlandığı hükmüne varırken, Dr. Arda bu olaydan dolayı hayal kırıklığına uğramaktan kendini alamadı. Dr. Emre nöbetçi çocuk cerrahıyken, Dr. İsmail ve Dr. Mehmet de bir dizi yanlış karar vermişlerdi. Durumun ciddiyetini fark edememişlerdi. Uzman muayenesi için ısrar etmemişlerdi. Dr. Emre ile telefonda konuştuklarında daha ısrarcı olsalardı, hatta daha iyisi nöbetçi çocuk doktoruna ikinci, bağımsız bir arama yapsalardı, belki de Ayşe bugün hayatta olacaktı.
Ancak hesap verebilirlik iki ucu keskin bir kılıçtı. Elbette, gelecekteki trajedileri önlemek için gerekliydi, ancak aynı zamanda doktorların suçlanma korkusuyla karar almaktan veya yardım aramaktan çekindiği bir korku kültürü de yaratabilirdi. Kararın Dr. Emre'yi hayatının geri kalanında rahatsız edeceğini biliyordu ve onun için üzülüyordu.
Arda, bu durumu ve refleksleri çok kez görmüştü; zorlu sağlık sistemi; çalışanları olayı örtbas etme ve sorumluluktan kurtulmaya çalışmak zorunda bırakıyordu. Hataları tespit ve kabul ederek azaltmaya çalışma kültürü henüz tam olarak yerleşmemişti. Sayfadaki kelimelere bir kez daha baktı. Dr. Mehmet ve Dr. İsmail için yapılan itiraz reddedilmiş ve beraatleri onanmıştı. Dr. Emre için yapılan itiraz da reddedilmiş ve mahkumiyeti onanmıştı.
Karar hastane için bir ders, çalışan tüm personel içinse acı bir reçete olacaktı.
Dr. Arda, hastanesinin bu trajediden ders çıkarmasını sağlamak için üzerine düşeni yapması gerektiğini biliyordu. İletişimi iyileştirmek, hasta güvenliğini önceliklendirmek ve her doktorun güçlendirildiği ve suçlanma korkusu olmadan yardım istemekten rahat hissettiği bir kültür oluşturmaya yardımcı olmak için çalışacaktı. Sistem Ayşe ve ailesini hayal kırıklığına uğratmıştı ve yalnızca geçmişteki hatalardan ders çıkararak başka hiçbir çocuğun aynı kaderi yaşamamasını sağlamayı umabilirlerdi. Kendisine verilen görevi üstlenmeli ve bunun bir daha asla olmamasını sağlamak için çalışmaya başlamalıydı.
Bu yazı, Av. Selvi ÖZÇETİN tarafından yargı kararlarının incelenerek herkes tarafından anlaşılabilecek dille hazırlanan "Sağlık Hukuku Öyküleri" kitabının bir bölümüdür.
0 Yorum